(Tevfik Fikret, 1867)
TEVFİK FİKRET
Tevfik Fikret, 24 Aralık 1867’de İstanbul’da doğdu. Babası Hüseyin Efendi, Çankırı’nın Bayramören ilçesine bağlı Dalkoz köyünden ayrılıp İstanbul’a yerleşmiş Ahmet Ağa’nın oğluydu. Annesi Hacı Hatice Refia Hanım, 1822’deki Yunan ayaklanmasında kimsesiz kalıp Osmanlılara sığınmış ve Müslüman olmuş Sakızlı iki Rum çocuğunun kızıydı. Fikret 12 yaşındayken, hacdan dönen annesi koleradan öldü. Öksüz kalan Fikret’i bu olay çok sarsmıştı, kız kardeşiyle Sıdıka’yla kendisine bundan sonra anneannesi baktı.
Mahmudiye Rüştiyesinde başladığı ortaöğrenimini Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde tamamladı. Galatasaray Sultanisine geçişi yaşamında dönüm noktası oldu. Burada Muallim Naci, Recaizâde Mahmut Ekrem ve Muallim Feyzi gibi seçkin öğretmenlerden edebiyat dersleri gördü. Buradaki eğitimi sırasında Fransızca öğrendi ve Fransız Edebiyatı ile ilgilendi. Duygulu kişiliği, yaşadıkları ve öğretmenlerinin etkisiyle şiire yöneldi. İlk şiiri 1883’te yayımlandı. Fikret; çok yönlü, sanatçı ruhlu bir gençti. Genç yaşta resim yapmaya başlamıştı. Hayatı boyunca resim yapmaya devam eden Tevfik Fikret’in bu ilgisini yıllar sonra Cenab Şehabettin, “Kalbi şair, eli ressam” sözleriyle tarif edecekti.
1888 yılında Sultaniden birincilikle mezun olduktan sonra Dışişleri Danışma Kurulu’nda bir iş bulmuştu. Bir süre sonra Maarif Mektûbî Kalemi’ne geçti. Buradaki memurların aldıkları maaşı hak etmediklerini düşündüğü için gecikmiş aylıklarını almayarak buradan ayrıldı.
Daha sonra bir akrabasının yardımı ile sadrazamlık dairesinde, devletin aldığı kararlar ile gizli yazıların kaydedildiği Mühimme Odasına girdi. İş çoktu ancak aldığı para geçimine yetmiyordu. Dairedeki işleri gece evinde yapmak ve gündüz başka yerde çalışmak istedi. Bu isteği reddedilince buradan da ayrıldı. 15 Ağustos 1889’da Danışma Odası Muavini oldu, aynı zamanda Ticaret Mekteb-i Âlîsinde Türkçe ve Fransızca dersleri vermeye başladı.
1894’de Sultanîdeki Türkçe öğretmenliği yarışmasını kazandı ve ilkokul kısmında öğretmenliğe başladı. Ancak 1895’de hükümet o seneki bütçe açığı yüzünden maaşlarda kesinti yapmak isteyince Fikret, “mantıksız bir hükümete hizmet edemeyeceğini” söyleyerek yine istifa etti.
Tevfik Fikret, 1896 yılı sonlarında Robert Kolej’de Türkçe dersleri vermeye başladı ve bu görevi ölümüne dek sürdürdü. 1896 yılında Recaizade’nin tavsiyesiyle Servet-i Fünûn’un yazı işleri müdürlüğüne getirildi. Genç şair, aslında bir “fen” dergisi olan “Servet-i Fünun”u bir “edebiyat” dergisine dönüştürmeyi başardı.
Fikret’in şiirleri 1900’de Rübâb-ı Şikeste adıyla yayımlandı. Kısa sürede ilk baskısı tükenen kitabın birkaç ay içerisinde ikinci baskısı yapıldı. Aynı yıl Hüseyin Cahit’in Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı makalesi bahane edilerek “Servet-i Fünûn” dergisi kapatıldı. Derginin kapatılması ve topluluğun dağılması üzerine Fikret, 1901’de ilk inzivasına çekilmiş oldu.
1900 ve 1905 yılları Fikret’in sosyal ve şahsi ıstırapları derinden yaşadığı yıllardı. Babasını ve kız kardeşini kaybeden Fikret, bu yıllarda Rumelihisarı’nda planlarını kendisinin çizdiği ve Aksaray’daki baba konağını satarak yaptırdığı “Aşiyan” köşküne çekildi. Bebek sırtlarındaki bu ev, onun hayatının sonuna kadar maddi ve manevi sığınağı oldu.
Ocak 1909’da kendisini sevenlerin ısrarı üzerine Galatasaray Sultânisi’nin müdürü oldu. Beylerbeyine taşınmış olan mektep perişan haldeydi. Fikret, Galatasaray’daki binayı yaptırdı ve yeni bir nizam kurdu. Fakat bu yenilikler kendisinin aleyhine bir takım dedikodulara sebep oldu. Bunun üzerine Nisan 1910’da görevinden istifa etti. Bir müddet sonra Dârülfünun ve Dârülmuallimînde verdiği dersleri de bırakarak tekrar inzivaya çekildi.
Yıllardır romatizma ağrıları çeken Fikret, 1914 yazında iyice hastalanıp yatağa düştü. Romatizma ağrılarına bir de şeker hastalığı eklenmişti. Geçirdiği ameliyat sonrası biraz iyileşir gibi olsa da şeker hastalığının iyice ilerlemesi sonucu 19 Ağustos 1915’te daha 48 yaşında iken vefat etti.